Mavi alevler dolaşıp durdu.
Anayurdumun bozkırları git gide unutuldu.
Hayatımda ilk kez sazımı aşk çaldı,
İlk kez bana ''münakaşayı kargaşayı'' bırak dedi.
Talan olmuş bir bahçe,
Zampara ve içkiyi seven biriydim.
Kafayı çekip oynayarak
Hayatını harcamaktan bıkmış garibanın tekiydim.
Bir tek sana bakıp,
Gözlerinin o altınla karışık
Elâ deryasını görsem yeter;
Sen, geçmişe takılmayıp,
Bir başkasına gitmesen,
Bana yeter...
Yürüyüşün hafif,
Belin ince.
Şu inatçı gönlün
Bir serserinin nasıl sevdalanabileceğini,
Nasıl da itaatli olabileceğini
Bilebilseydi keşke.
Meyhaneleri sonsuza dek unutur,
Şiir yazmayı da bırakırdım;
Eline şefkatle değebilmek,
Rengi sonbahar olan saçlarına
Dokunabilmek içindir.
Peşinden mahşere kadar gelirim,
İster benim,ister senin uzak diyarına..
Hayatımda ilk kez sazımı aşk çaldı,
İlk kez bana «münakaşayı kargaşayı bırak» dedi.
Заметался пожар голубой,
Позабылись родимые дали.
В первый раз я запел про любовь,
В первый раз отрекаюсь скандалить.
Был я весь как запущенный сад,
Был на женщин и зелие падкий.
Разонравилось пить и плясать
И терять свою жизнь без оглядки.
Мне бы только смотреть на тебя,
Видеть глаз златокарий омут,
И чтоб, прошлое не любя,
Ты уйти не смогла к другому.
Поступь нежная, легкий стан,
Если б знала ты сердцем упорным,
Как умеет любить хулиган,
Как умеет он быть покорным.
Я б навеки забыл кабаки
И стихи бы писать забросил,
Только б тонко касаться руки
И волос твоих цветом в осень.
Я б навеки пошел за тобой
Хоть в свои, хоть в чужие дали...
В первый раз я запел про любовь,
В первый раз отрекаюсь скандалить.
«Sus, saklan ve gizle / Duygularını ve hayallerini. / Ruhunun derinlerinde / Gecenin yıldızları gibi / Sessizce yükselip kaybolsunlar. / Tadını çıkar bunun ve sus! Kalp kendini nasıl anlatsın? / Başkası seni nasıl anlasın? / Bir başkası senin neyle yaşadığını anl...»
«Sustu, giden bir yaprak dökümüyle, / Şen, kayın dilli altın bir orman, / Ve acı duymuyorlar artık kimseye / Turnalar da, uçuşlarında gam. Acı niye? Zaten insanınki gezginlik dünyası: / Gelir, girer ve terkeder yuvayı yine. / Düşünde görür gidenleri kendir tarlası / ...»
«Elveda diyor çiçekler bana, / Başlarını eğiyorlar aşağı, / Yarin yüzünü ve baba ocağını / Ebediyyen görmeyeceğim bir daha. Sevgili ne! Ne çıkar! / Gördüm bunları, dünyayı gördüm, / Üzerimde mezar ürpertisi kıpırdıyor, / Yeni bir okşayış gibi benimsiyoru...»
«Bekle beni, döneceğim / Bütün direncinle bekle beni. / Bekle hüzün yağmurları / Gökyüzünü kaplayınca, / Karakış üşütürken bekle, / Sarısıcaklar yakarken bekle. / Kimseler beklemezken bekle beni, / Unut anılarla yüklü bir geçmişi / Ne bir mektup ne bi...»