«Sustu, giden bir yaprak dökümüyle, / Şen, kayın dilli altın bir orman, / Ve acı duymuyorlar artık kimseye / Turnalar da, uçuşlarında gam. Acı niye? Zaten insanınki gezginlik dünyası: / Gelir, girer ve terkeder yuvayı yine. / Düşünde görür gidenleri kendir tarlası / ...»
«Gjallë je, ti moj nënoçka ime? / Gjallë jam edhe unë… të përshëndes / Paqja e mbuloftë këtë mbrëmje / Izbën tënde deri në mëngjes. Mora vesh se ti je merakosur / Atje larg për mua përseri / Se ti shpesh del rrugës e brengosur / Mbështjellë me të vjetrin shall të...»
«Elveda diyor çiçekler bana, / Başlarını eğiyorlar aşağı, / Yarin yüzünü ve baba ocağını / Ebediyyen görmeyeceğim bir daha. Sevgili ne! Ne çıkar! / Gördüm bunları, dünyayı gördüm, / Üzerimde mezar ürpertisi kıpırdıyor, / Yeni bir okşayış gibi benimsiyoru...»
«My friend, my friend, / How sick I am. Nor do I know / Whence came this sickness. / Either the wind whistles / Over the desolate unpeopled field, / Or as September strips a copse, / Alcohol strips my brain. My head waves my ears / Like a bird its wings. / Unendurably it looms my nec...»